31 Mart 2008

non semper ea sunt quae videntur

iyi piyaz iyi soğanla olur.
iyi soğan iyi çapayla olur.
fakat unutma ki, piyaza koymayacaksan soğan yetiştirmeyeceksin.

üstelik bunların çoğu kitaplarda yazmaz, el yordamıyla öğrenirsin...

18 Mart 2008

aslı "güneş"


şemsiyle arama mesafe soktuğum gün hayal meyal de olsa aklımda: 13-14 yaşında falandım herhalde, eso bakkala gönderdi. yağmur yağıyordu. "şemsiyeyi al" diye tutturdu. "yok" dedim. ısrar etti. "yok" dedim. öyle çok özel bir sebebi falan da yok tabii. inat işte. şemsiyeyi almadan sokağa fırladığımı, çok ıslandığımı ama "ne alacam yaaa" dediğimi hatırlıyorum.

hâlâ da pek sevmem taşımayı aslında ama itiraf edeyim arada şemsiyeye çarpan yağmuru dinlemek güzel oluyor...

12 Mart 2008

"allahım neydi günahım..."


sokakta, tramvayda, otobüste, dolmuşta, takside, vapurda... bir şeyler yemekten, içmekten pek hoşlanmam ben. nadirdir yani. zira yediğim, içtiğim şeyi insanların görmesinden hazzetmem esasen. eğriliği doğruluğu tartışma dışı, bunun birazı "öyle gördük"se birazı da "bulan var bulamayan var isteyen olur istemeyen olur"cu zihniyet tabii.

halbuki şeyda, tam bir "city women" olduğundan kelli, sabah almış eline starbucks'tan kahvesini tramvay bekliyor (adını tabii ki o bardakların üzerine yazma hadisesinden biliyoruz). sonra tramvayda yeni üniversiteli oldukları belli çağrı'yla sema konuşuyorlar (yok onların ellerinde de starbucks bardağı olduğundan değil de, konuşma içlerinde adlarını geçirdiklerinden biliyoruz bunu da). bir çocuk da varmış tramvayda da, o çocukla karşılaşmak istemiyorlarmış da, çünkü çocuk bu çağrı'ya çıkma teklif etmiş de, "ama adı neydi?", "kimi diyorsun, önce bana sonra sana çıkma teklif eden çocuğu mu?", "yok o başka. bu sonra tülay'la çıkmaya başladı"...

bir de artık öss giriş formlarında boy ve kilo da yazılacakmış çağrı'nın dediğine göre. "neden?", "sınava girenlere ona göre sandalye, sıra ayarlayacaklarmış", "aaa, ne güzel. bizim günahımız neydi ki?" evet, sema, daha geniş bir sandalyede, sırada girebilseydi sınava çok başka bir üniversitede okur, çok başka bir insan olurdu. hayat işte!

bir de şunu düşündüm, uçakta gözü sürekli tavana dikip bakarsan, aslında uçanın sen değil uçak olduğunu daha iyi kavrıyorsun.

meraklısına not: çocuğun ismi bülent.

03 Mart 2008

ses ses 1, 2, 3...

buyrun o zaman:
radyobemba

ben de yazarım diyen, kitap olsun, film olsun, televizyon manyaklıkları olsun, reklam olsun, medya eleştirisi olsun hala da çıkabilir elbet. mail adresinizi yazarsanız ekibe dahil olursunuz. öyleyken böyle işte...

02 Mart 2008

leyla


canım yazmak istemediğinden değil de, leylalıktan daha ziyade.

not: matisse'in bu resminin bir can kitabının kapağı olduğundan eminim ama hatırlayamıyorum...

5 mart itibariyle fikri takip: romain gary-yıldızyiyiciler
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...